7 Ocak 2010 Perşembe

Bireysel silahlanmanın gizli/alenî reklamını yapanların vicanî sorumluluğu


UMUT VAKFI DA KAMPANYAMIZI ŞU HABERLE DESTEKLİYOR:

Önemli bir kampanya: “Ekranlarda silaha son”

Türkiye’deki meşhur silah firmalarından biri, kadın yöneticilerinin (sözkonusu silah firmasının sahibi olan ailenin bir ferdi) yüzü ve sözüyle medyada yer alıyor. Kendileriyle yapılan bu mülakatların içeriğinde, sözkonusu firmanın “silah” sektörü içindeki paylarına dikkat çekilirken ve kurumsal tanıtımları yapılırken; silahlar adeta sıradan bir ticari mal gibi serimleniyor ve “silahlanma” “seçkin” zevk ve yaşam stili olarak pompalanıyor…

Bireysel silahlanma –bir halkla ilişkiler çalışması gibi- “yaşam tarzı” olarak tanıtılıyor... Kadınların iyi silah kullanıcıları ve “tüketicileri” olmalarından dem vuruluyor. Çok tehlikeli ve sakıncalı bir yaklaşımla, silah üreticilerinin sözleriyle, silah “moda” olarak meydada kurgulanmaya çalışılıyor. Silah sektörünün kadın bakışı/duruşu inşa ediliyor. Bu kadın duruşu; “iyi atıcılar olan, yumuşak ama silah sertliğini de karakterize eden, kentli, gelenekçi, otoriter, anne” şeklinde çerçeveleniyor.

Geçen hafta yayınlanan bir röportaj, neredeyse bireysel silahlanmayı özendirici nitelikteydi. Gazeteci tarafından -hiç bir eleştirelliği olmadan ve insanların yaşama hakkı gözetilmeden- yöneltilen sorular, bir silah firmasının kurumsal tanıtımının ve ürettiği silahların reklamının nasıl yapılacağının açık örneğini bizlere sunuyordu. Silah kullanmanın bir yaşam tarzı olarak kurgusu elbirliğiyle yapılıyordu bu röportajda.

Gelelim gerçeklere:

Silah sıradan bir ticari mal olmadığı gibi, sıradan bir tüketim nesnesi de değildir. Neden? Çünkü işlevi öldürmektir! Örneğin; birine silah hediye ederseniz, o kişiye bir insanı öldürme/yaralama ihtimalini hediye etmiş olursunuz...

Böylece, -sözkonusu röportajda olduğu gibi- bir gazeteci de, bir silah üreticisi de silahın gizli veya aleni reklamını yapamaz, yapmamalıdır… Kanunî sorumluluğun ötesinde, bu bir vicdanî sorumluluktur! Bu vicdani sorumluluk, silahlarla öldürülen/yaralanan/hayatı boyunca sakat yaşamak zorunda kalan insanların yaşama haklarından kaynaklanır. Çünkü her yıl ülkemizde bireysel silahlanma sonucu hayatını kaybeden 3000 kişinin, her birinin yaşama hakkının ihlal edilmesi sorumluluğu taşınamayacak kadar ağırdır. Şurası açıktır ki; silahın gizli veya alenî reklamını/tanıtımını yapanlar bu sorumluluğun yükünü adeta gönüllüce üstlenirler...

Önemli bir kampanya: “Ekranlarda silaha son”

Medyanın bu konudaki sorumluluğunu gösteren çok önemli ve duyarlı bir kampanya geliştiriliyor bugünlerde. “Ekranlarda silaha son” kampanyası (http://silahason.blogspot.com), son derece isabetli olarak “ekranlarda silah ve cinayet görmek istemiyoruz” diyor…
Silahı sıradan bir mal, tüketim nesnesi olarak göstererek, “yaşama hakkı”mızı ihlal eden bireysel silahlanmanın gizli/alenî reklamının ve tanıtımının yapılmaması önce buralardaki sorumluluk sahiplerinin vicdanî yüküdür...

Bu yük ağırdır; çünkü insanın “yaşama hakkı”nın kutsallığını taşır...

İyi haftalar,
(05.01.2010)
Umut Vakfı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder