27 Ocak 2010 Çarşamba
RTÜK ekranda cinayet değil, meme ve bacak peşinde silahları görmüyor
RTÜK, sunucu Saba Tümer ile Türkan Şoray'ın kızı Yağmur Ünal'ın, 'frikik' görüntülerini yayınlayan kanaldan savunma istedi...
'Kamu hizmeti' değil, sansasyon
Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), 'özel hayatın ihlali' konusunda önemli bir karara imza attı. Sunucu Saba Tümer ile Türkan Şoray'ın kızı Yağmur Ünal'ın, 'frikik' görüntülerinin yayınlandığı programı izleyen RTÜK, kanaldan savunma istedi. RTÜK'ün, Fox TV'de yayınlanan 'Bizden Kaçmaz'daki görüntülerle ilgili hazırladığı rapor özetle şöyle:
(...) Saba Tümer'in vücudunun bir bölümünün belli olmasının öne çıkarıldığı, vücudunun göğüs bölümünü hedef alan oklar konulduğu, göğüs bölgesi kalp ve oval şekillerle sınırlar içerisine alınarak özel olarak dikkat çekilmeye çalışıldığı görülmüştür.
(...) Yağmur Ünal'ın taksiye binerken isteği dışında açılan bacaklarının defalarca ekrana getirilerek sergilendiği ve kaza ile açılan bölgenin bir daire içine alınarak vurgulandığı tespit edilmiştir.
(...) Programda varolan bir durumu ekrana getirmekten ziyade, haber yaratma çabasının ön plana çıktığı görülmüştür. Söz konusu haberlerin içeriği dikkate alındığında Fox TV yayın kuruluşunun kamu hizmeti anlayışıyla bağdaşmayan bir şekilde sansasyonel bir haber oluşturma gayretiyle hareket ettiği düşünülmektedir.
Yakın çekim görüntü özel hayatın ihlali
FOX TV'nin magazin programı 'Bizden Kaçmaz'ı izleyen RTÜK üyeleri, Yağmur Ünal'ın otomobile binerken kazara açılan bacaklarının, yakın çekim görüntülerle ekrana getirilmesini, 'özel hayatın ihlali' olarak değerlendirdi.
20 Ocak 2010 Çarşamba
TV ekranlarında cinayet dizileri
İngiliz gazeteci arkadaşımın Türkiye’den döndükten sonra söyledikleri :
“Sizin dizileri izledim. Hepsinde siyah arabalı, siyah takım elbiseli, açık yaka beyaz gömlekli, tabancalı adamlar sürekli birilerini vuruyor. Çoluk çocuk herkes gece yarılarına kadar TV başında heyecanla bu cinayetleri izliyor. Sanal yaşantı sanki gerçek yaşamınızın bir parçası olmuş. İnsanlar dizi karakterlerini öylesine benimsemiş ki gerçek hayattaki normal insanlar çoğu kişiye sanal gelmeye başlamış.”
Jan Devletoğlu (Vatan)
“Sizin dizileri izledim. Hepsinde siyah arabalı, siyah takım elbiseli, açık yaka beyaz gömlekli, tabancalı adamlar sürekli birilerini vuruyor. Çoluk çocuk herkes gece yarılarına kadar TV başında heyecanla bu cinayetleri izliyor. Sanal yaşantı sanki gerçek yaşamınızın bir parçası olmuş. İnsanlar dizi karakterlerini öylesine benimsemiş ki gerçek hayattaki normal insanlar çoğu kişiye sanal gelmeye başlamış.”
Jan Devletoğlu (Vatan)
7 Ocak 2010 Perşembe
Medyatava'dan da destek geldi
MEDYATAVA.NET SİTESİ, "EKRANDA SİLAHA SON" KAMPANYAMIZI HABER YAPARAK DESTEKLEDİ
EKRANDA SİLAH GÖRMEK İSTEMİYORSANIZ TIKLAYIN ..
07.01.2010 17:50
Gazeteciler Füsun Özbilgen ve Gül Önet, TV ekranlarında silah ve şiddet görüntülerinin, tıpkı sigarada olduğu gibi "buğulanması" için internet üzerinden kampanya başlattılar. Kampanyaya bir genel yayın yönetmeni de açık destek verdi...
http://www.medyatava.com/haber.asp?id=60956
Bireysel silahlanmanın gizli/alenî reklamını yapanların vicanî sorumluluğu
UMUT VAKFI DA KAMPANYAMIZI ŞU HABERLE DESTEKLİYOR:
Önemli bir kampanya: “Ekranlarda silaha son”
Türkiye’deki meşhur silah firmalarından biri, kadın yöneticilerinin (sözkonusu silah firmasının sahibi olan ailenin bir ferdi) yüzü ve sözüyle medyada yer alıyor. Kendileriyle yapılan bu mülakatların içeriğinde, sözkonusu firmanın “silah” sektörü içindeki paylarına dikkat çekilirken ve kurumsal tanıtımları yapılırken; silahlar adeta sıradan bir ticari mal gibi serimleniyor ve “silahlanma” “seçkin” zevk ve yaşam stili olarak pompalanıyor…
Bireysel silahlanma –bir halkla ilişkiler çalışması gibi- “yaşam tarzı” olarak tanıtılıyor... Kadınların iyi silah kullanıcıları ve “tüketicileri” olmalarından dem vuruluyor. Çok tehlikeli ve sakıncalı bir yaklaşımla, silah üreticilerinin sözleriyle, silah “moda” olarak meydada kurgulanmaya çalışılıyor. Silah sektörünün kadın bakışı/duruşu inşa ediliyor. Bu kadın duruşu; “iyi atıcılar olan, yumuşak ama silah sertliğini de karakterize eden, kentli, gelenekçi, otoriter, anne” şeklinde çerçeveleniyor.
Geçen hafta yayınlanan bir röportaj, neredeyse bireysel silahlanmayı özendirici nitelikteydi. Gazeteci tarafından -hiç bir eleştirelliği olmadan ve insanların yaşama hakkı gözetilmeden- yöneltilen sorular, bir silah firmasının kurumsal tanıtımının ve ürettiği silahların reklamının nasıl yapılacağının açık örneğini bizlere sunuyordu. Silah kullanmanın bir yaşam tarzı olarak kurgusu elbirliğiyle yapılıyordu bu röportajda.
Gelelim gerçeklere:
Silah sıradan bir ticari mal olmadığı gibi, sıradan bir tüketim nesnesi de değildir. Neden? Çünkü işlevi öldürmektir! Örneğin; birine silah hediye ederseniz, o kişiye bir insanı öldürme/yaralama ihtimalini hediye etmiş olursunuz...
Böylece, -sözkonusu röportajda olduğu gibi- bir gazeteci de, bir silah üreticisi de silahın gizli veya aleni reklamını yapamaz, yapmamalıdır… Kanunî sorumluluğun ötesinde, bu bir vicdanî sorumluluktur! Bu vicdani sorumluluk, silahlarla öldürülen/yaralanan/hayatı boyunca sakat yaşamak zorunda kalan insanların yaşama haklarından kaynaklanır. Çünkü her yıl ülkemizde bireysel silahlanma sonucu hayatını kaybeden 3000 kişinin, her birinin yaşama hakkının ihlal edilmesi sorumluluğu taşınamayacak kadar ağırdır. Şurası açıktır ki; silahın gizli veya alenî reklamını/tanıtımını yapanlar bu sorumluluğun yükünü adeta gönüllüce üstlenirler...
Önemli bir kampanya: “Ekranlarda silaha son”
Medyanın bu konudaki sorumluluğunu gösteren çok önemli ve duyarlı bir kampanya geliştiriliyor bugünlerde. “Ekranlarda silaha son” kampanyası (http://silahason.blogspot.com), son derece isabetli olarak “ekranlarda silah ve cinayet görmek istemiyoruz” diyor…
Silahı sıradan bir mal, tüketim nesnesi olarak göstererek, “yaşama hakkı”mızı ihlal eden bireysel silahlanmanın gizli/alenî reklamının ve tanıtımının yapılmaması önce buralardaki sorumluluk sahiplerinin vicdanî yüküdür...
Bu yük ağırdır; çünkü insanın “yaşama hakkı”nın kutsallığını taşır...
İyi haftalar,
(05.01.2010)
Umut Vakfı
6 Ocak 2010 Çarşamba
Ekranda Silah Görmek İstemiyorsanız Tıklayın
İki kadın gazeteci Özbilgen ve Önet, RTÜK'ten, TV ekranlarında silah ve şiddet görüntülerinin, tıpkı sigarada olduğu gibi "buğulanmasını" istiyor. İnternet üzerinden başlattıkları kampanyada topladıkları imzalar RTÜK'e iletilecek.
İki kadın gazeteci, Füsun Özbilgen ve Gül Önet, silahason.blogspot.com adresinde başlattıkları kampanyayla, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun (RTÜK) televizyon ekranlarında silah ve şiddet görüntülerinin "buğulanmasını" sağlamasını istiyor.
bianet'in görüştüğü Özbilgen "Sigara 20 yılda, silah iki saniyede öldürüyor. Nasıl sigara görüntüleri buğulanıyorsa, silah görüntüleri de buğulanmalı" diyor.
"Katılmak için tıklayın"
"Ekranlarda silah ve cinayet görmek istemiyoruz" başlığını taşıyan kampanyaya katılmak için, çağrı metninin altındaki yorum kutusuna adınızı, kendinizle ilgili istediğiniz bilgiyi bırakmak mümkün. Hatta Özbilgen, kişileri buraya yorum yazmaya da davet ediyor. "Böylece açık bir tartışma alanı da oluşuyor, metin yazanlar birbirlerinin ne düşündüğünden, kim olduklarından da haberdar olabilirler."
Kampanyaya Hürriyet'in yayın yönetmeni Enis Berberoğlu, gazeteciler Hikmet Bila, Melih Aşık şimdiden açık destek vermiş durumda.
"TV'de silah şiddeti meşrulaştırıyor"
Aynı zamanda Galatasaray Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan Özbilgen, "Bu görüntüler silahı içselleştiriyor, meşrulaştırıyor. Şiddeti teşvik ediyor, yaygınlaştırıyor, çoğaltıyor. Çocukları özendiriyor. Sanal dünyayla gerçek dünyayı ayırt edemeyen çocuklar, bu silah ve şiddet görüntülerini doğal kabul etmeye başladı. Ayrıca insanlar ekranda silah görünce de irkiliyor" diyor.
Özbilgen, kampanya fikrinin, çevirmenliğiyle de tanınan Önet'le sohbet ederken akıllarına düştüğünü anlatıyor:
"Sigaranın zararlarını konuşurken, silahın da ne kadar zararlı olduğunu, ekrandaki silah görüntülerinin ne kadar rahatsız ettiğini konuştuk. Daha sonra bunu kime söylesem, herkes bu görüntülerle ilgili rahatsızlığını anlattı. Herkes rahatsızdı, ama kimse kampanya başlatmamıştı. Sürekli insan öldürülmesini seyretmekten bıktık."
Her yıl üç bin kişi bireysel silahlanma sonucu ölüyor
Özbilgen haksız değil. Bireysel silahlanmayla mücadele eden Umut Vakfı'nın bazı verileri şöyle:
• Türkiye'de her yıl ortalama 3 bin kişi ateşli silahlarla halâ ölüyor.
• 2,5 milyon ruhsatlı olmak üzere (en az üç katı ruhsatsız silah mevcut) ortalama 7-10 milyon bireysel silah bulunuyor.
• Cinayetlerin yüzde 60'ında ateşli silah kullanılıyor.
• Her 10 kişiden birinde, her üç evden birinde ateşli silah bulunuyor.
• Trafikteki aktif 13 milyon sürücünün yüzde 8'i ciddi düzeyde agresif sürücü. Ateşli silahların yüzde 80'i her an (belde, el altında, torpidoda, yastık altında ve çekmecede) kullanılabilir durumda. Silahla işlenen her 10 cinayetten 1'i trafikte gerçekleşiyor. Araçlarda ateşli silahların bulunması, meydana gelen öfke patlamaları sonrasında ölüm ve yaralamalarla sonuçlanan suçları artırıyor.
Tolga KORKUT
tolgakorkut@bianet.org
İstanbul - BİA Haber Merkezi
06 Ocak 2010, Çarşamba
2 Ocak 2010 Cumartesi
Enis Berberoğlu (Matrix) silaha son diyor
ENİS BERBEROĞLU DA BU POZU İLE KAMPANYAMIZA DESTEK VERİYOR !!!
Hürriyet'in çiçeği burnunda Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu,
Gül Önet ve Füsun Özbilgen'in başlattığı "EKRANLARDA SİLAHA SON" kampanyasına
çiçeğini silahının üzerine takarak destek verdi:- )))))))))))))))))))))
Matrix filmi afişi için verdiği silahlı pozdaki
tabancası gülle donatıldı.
Reklamlarında yeni ve eğlenceli bir medya sözü veren Hürriyetin'in
yeni yöneticisine böyle bir poz yakışırdı.
Biz de yakışanı yaptık.
1 Ocak 2010 Cuma
Tabanca
Sigaraya, tabancaya perdeleme
Sigara yasağı kapsamında sürdürülen bir uygulama var. Televizyonlarda izliyorsunuzdur. Filmlerde sigara görüntüleri perdeleniyor.
Herhalde çocukları kötü alışkanlıklardan korumak için olacak, filmdeki oyuncunun sigarasından nefes çekişini buğulu olarak görüyorsunuz.Bu uygulamanın ne kadar işe yaradığını bilemem. Herhalde bilim insanları bunun yararlı olup olmadığını daha iyi bilir.
Filmin sanatsal yapısının dışarıdan ve sonradan bozulması bir yana, çoğunlukla ortaya ilginç görüntülerin çıktığını da belirtmek gerekir. Sigaranın ne olduğunu bilmeyen, sigara içildiğini hiç görmeyen bir çocuğun filmdeki kişi sigarasından nefes çekerken ne yaptığını anlaması olanaksız. Ama hemen ardından öyle bir duman savuruyor ki...
Herhalde çocuğun merakını bir o kadar daha artıran bir durum.Meslektaşlarımız Gül Önet ve Füsun Özbilgen’in bir önerisi üzerine bunları hatırlattım. Önet ve Özbilgen diyorlar ki, “Madem sağlığa zararlı diye filmlerdeki sigara görüntüleri perdeleniyor, silah görüntüleri de perdelensin. Onlar çok daha öldürücü değil mi.” Neden olmasın?
Ancak... Sigara gibi olacaksa ne kadar yararlı olacağı tartışılır. Adamın elindeki silahı buğuladığınız zaman, patlayan silah sesinin hemen ardından, bir sonraki sahnede bir başkası kanlar içinde yerde yatıyorsa, buğulama ne işe yarar?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)